-
1 olanağı
adv. possibility of -
2 tutma olanağı
hold facility -
3 nakit indirimi olanağı var mı
Is a cash discount possible -
4 taksit olanağı var mı
Is an installment purchase possible -
5 uygulama olanağı olmamak
v. have no application -
6 yükselme olanağı olmayan iş
n. blind alley occupation -
7 امکان داشتن
olanağı olmak, imkânı bulunmak -
8 olanaksız
1. تعجيزي [تَعْجِيزِيّ]Anlamı: olanağı olmayan, gayri mümkün2. عسير [عَسِير]Anlamı: olanağı olmayan, gayri mümkün3. متعذر [مُتَعَذِّر]Anlamı: olanağı olmayan, gayri mümkün4. محال [مُحَال]Anlamı: olanağı olmayan, gayri mümkün5. مستصعب [مُسْتَصْعَب]Anlamı: olanağı olmayan, gayri mümkün -
9 доступ
-
10 доступность
ж1) в соч.досту́пность э́тих гор для любо́го альпини́ста — bu dağlara her dağcının (kolayca) çıkabilmesi
досту́пность ме́стности для та́нков — arazinin tank harekatına elverişli olması
2) uygun olma; harcıalem olmaдосту́пность цен — fiyatların uygun / elverişli olması
досту́пность э́тих това́ров — bu malların harcıalem olması
3) в соч.досту́пность библиоте́к для ка́ждого (жела́ющего) — kütüphanelerden isteyen herkesin yararlanabilmesi olanağı
4) в соч.досту́пность изложе́ния — anlatımın kolayca anlaşılır olması
-
11 невозможность
жolanaksızlık; imkansızlıkв слу́чае невозмо́жности — olanağı / imkanı olmadığı takdirde
-
12 получать
несов.; сов. - получи́ть1) врз almak; elde etmek; kavuşmakполуча́ть пи́сьма — mektup almak
получи́ть прика́з — emir almak
на́до получи́ть подро́бные да́нные / све́дения — ayrıntılı bilgiler elde etmek gerek
что получа́ют из не́фти? — petrolden neler elde edilir?
катало́г мо́жно получи́ть беспла́тно — katalog bedelsiz olarak temin edilebilir / sağlanabilir
разреше́ние полу́чено? — izin çıktı mı?
и что ты (от э́того) полу́чишь? — eline ne geçer?
ско́лько (рубле́й) он получа́ет на́ руки? — eline kaç ruble geçer?
обору́дование, кото́рое мы от них получа́ть и́ли (при передаче) — onlardan devraldığımız donatım
получи́ть хоро́ший урожа́й — iyi bir ürün almak / elde etmek
тот, кто бу́дет пе́рвым, полу́чит приз — birinci olana armağan var
дере́вня получи́ла свет / электри́чество — köy elektriğe kavuştu
э́та па́ртия това́ра (уже́) полу́чена — bu parti mal teslim alınmıştır
2) edinmek, görmek, bulmakполуча́ть зна́ния из книг — kitaplardan bilgi edinmek
получи́ть профе́ссию — bir meslek edinmek
получи́ть необходи́мую подде́ржку — gereken desteği görmek
возмо́жность получи́ть вы́сшее образова́ние — yüksek öğrenim yapma olanağı
3) yemekполучи́ть пощёчину — bir şamar yemek
получи́ть удово́льствие — zevk almak
получи́ть три го́да (тюрьмы́) — üç yıl (hapis) yemek
4) разг. tutulmak, olmakполучи́ть на́сморк — nezle olmak
5) kazanmakполуча́ть распростране́ние — yaygınlık kazanmak
получи́ть пра́во на штрафно́й удар — спорт. ceza vuruşu kazanmak
получи́ть примене́ние — kullanılır olmak
эконо́мика получила большо́е разви́тие — ekonomide büyük gelişmeler oldu / kaydedildi
-
13 сберегать
несов.; сов. - сбере́чь1) врз korumak; saklamak; ayakta tutmakсберега́ть здоро́вье — sağlığını korumak
сберега́ть проду́кты от по́рчи — besin maddelerini bozulmaktan korumak
сбереги́ э́ту кни́гу — bu kitabı sakla
2) tasarruf etmek; artırmakэ́то позволя́ет сберега́ть вре́мя — bu, vakitten tasarruf olanağı sağlar
на э́том мно́гого не сбережёшь — bundan fazla bir şey artmaz
-
14 спокойно
1) rahatça, rahat rahat; sükunetle; sakin sakin, uslu uslu ( тихо); telaşsız ( без волнения)возмо́жность споко́йно рабо́тать — rahat çalışma olanağı
ему́ споко́йно мо́жно дать се́мьдесят (лет) — bol bol yetmişinde var
споко́йно спать — rahat (bir uyku) uyumak
споко́йно обду́мать что-л. — bir şeyi serin kanla düşünmek
споко́йно отнести́сь к чему-л. — bir şeyi sükunetle karşılamak
он споко́йно пое́л — rahatça yemeğini yedi
челове́ку пое́сть споко́йно не даю́т! — insana ağız tadıyla yemek yedirmiyorlar!
два ме́тра (в высоту́) он взял соверше́нно споко́йно — iki metreyi rahat rahat aştı
2) безл., → сказ. sakinкруго́м всё споко́йно — ortalık sakin
когда́ они́ ушли́, ста́ло споко́йно — onlar çekilip gidince ortalık sakinleşti
3) безл., в соч., → сказ.у меня́ на душе́ споко́йно — içim / canım rahat
споко́йно ли у тебя́ на со́вести? — vicdanın sızlamıyor mu?
-
15 hold facility
tutma olanağı -
16 blind alley occupation
yükselme olanağı olmayan iş -
17 have no application
v. uygulama olanağı olmamak, uygulanamamak -
18 is a cash discount possible
nakit indirimi olanağı var mı -
19 is an installment purchase possible
taksit olanağı var mıEnglish-Turkish dictionary > is an installment purchase possible
-
20 possibility of
adv. olasılığı, ihtimali, imkânı, olanağı
См. также в других словарях:
abartılabilmek — nsz Abartılma olasılığı veya olanağı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
akreditif — is., ekon., Fr. accréditif 1) Güven yazısı, güven hesabı Akreditifi açtırmadan ithal edilecek malı karşılık olarak gösterme olanağı yok. Ç. Altan 2) Kredi mektubu … Çağatay Osmanlı Sözlük
aksedebilmek — nsz Aksetme imkânı veya olanağı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başkalaşabilmek — nsz Başkalaşma imkânı veya olanağı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekiştirebilmek — i Çekiştirme imkânı veya olanağı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
giriş kartı — is. Bir kuruluşa, bir toplantıya veya bir spor karşılaşmasına serbestçe girebilme olanağı sağlayan belge … Çağatay Osmanlı Sözlük
kesinleşmek — nsz 1) Kesin bir durum almak, katileşmek Burada kalmamız kesinleşti. 2) huk. Değişme olanağı olmadan yürürlüğe girmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
olanak — is., ğı Yararlanılan uygun şart veya durum, imkân Zamanını istediği gibi tasarruf etme olanağı elindedir. H. Taner Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller olanak sağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
olanaksız — sf. Olanağı olmayan, olma ihtimali bulunmayan, gayrimümkün, imkânsız … Çağatay Osmanlı Sözlük
verimlilik — is., ği 1) Verimli olma durumu 2) Yatırılmış sermayenin, bir kuruluşun veya bir yatırımın gelir sağlayabilme olanağı, rantabilite … Çağatay Osmanlı Sözlük
yargılanma — is. Yargılanmak işi Tümü birden sevk edilmedikçe suçüstü mahkemesinde yargılanma olanağı yoktu. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük