Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

iş olanağı

  • 1 olanağı

    adv. possibility of

    Turkish-English dictionary > olanağı

  • 2 tutma olanağı

    hold facility

    Turkish-English dictionary > tutma olanağı

  • 3 nakit indirimi olanağı var mı

    Is a cash discount possible

    Turkish-English dictionary > nakit indirimi olanağı var mı

  • 4 taksit olanağı var mı

    Is an installment purchase possible

    Turkish-English dictionary > taksit olanağı var mı

  • 5 uygulama olanağı olmamak

    v. have no application

    Turkish-English dictionary > uygulama olanağı olmamak

  • 6 yükselme olanağı olmayan iş

    n. blind alley occupation

    Turkish-English dictionary > yükselme olanağı olmayan iş

  • 7 امکان داشتن

    olanağı olmak, imkânı bulunmak

    Farsça-Türkçe sözlük > امکان داشتن

  • 8 olanaksız

    1. تعجيزي [تَعْجِيزِيّ]
    Anlamı: olanağı olmayan, gayri mümkün
    2. عسير [عَسِير]
    Anlamı: olanağı olmayan, gayri mümkün
    3. متعذر [مُتَعَذِّر]
    Anlamı: olanağı olmayan, gayri mümkün
    4. محال [مُحَال]
    Anlamı: olanağı olmayan, gayri mümkün
    5. مستصعب [مُسْتَصْعَب]
    Anlamı: olanağı olmayan, gayri mümkün

    Türkçe-Arapça Sözlük > olanaksız

  • 9 доступ

    geçit,
    yol; giriş izni
    * * *
    м
    1) ( проход) geçit (-di); yol

    до́ступ в э́ту го́рную дере́вню тру́ден — bu dağ köyüne güç varılır / erişilir

    2) ( допуск) giriş izni

    обеспе́чить наро́ду до́ступ к зна́ниям — halka bilgi edinme olanağı sağlamak

    Русско-турецкий словарь > доступ

  • 10 доступность

    ж
    1) в соч.

    досту́пность э́тих гор для любо́го альпини́ста — bu dağlara her dağcının (kolayca) çıkabilmesi

    досту́пность ме́стности для та́нков — arazinin tank harekatına elverişli olması

    2) uygun olma; harcıalem olma

    досту́пность цен — fiyatların uygun / elverişli olması

    досту́пность э́тих това́ров — bu malların harcıalem olması

    3) в соч.

    досту́пность библиоте́к для ка́ждого (жела́ющего) — kütüphanelerden isteyen herkesin yararlanabilmesi olanağı

    4) в соч.

    досту́пность изложе́ния — anlatımın kolayca anlaşılır olması

    Русско-турецкий словарь > доступность

  • 11 невозможность

    ж
    olanaksızlık; imkansızlık

    в слу́чае невозмо́жности — olanağı / imkanı olmadığı takdirde

    Русско-турецкий словарь > невозможность

  • 12 получать

    несов.; сов. - получи́ть
    1) врз almak; elde etmek; kavuşmak

    получа́ть пи́сьма — mektup almak

    получи́ть прика́з — emir almak

    на́до получи́ть подро́бные да́нные / све́дения — ayrıntılı bilgiler elde etmek gerek

    что получа́ют из не́фти? — petrolden neler elde edilir?

    катало́г мо́жно получи́ть беспла́тно — katalog bedelsiz olarak temin edilebilir / sağlanabilir

    разреше́ние полу́чено? — izin çıktı mı?

    и что ты (от э́того) полу́чишь? — eline ne geçer?

    ско́лько (рубле́й) он получа́ет на́ руки? — eline kaç ruble geçer?

    обору́дование, кото́рое мы от них получа́ть и́ли (при передаче)onlardan devraldığımız donatım

    получи́ть хоро́ший урожа́й — iyi bir ürün almak / elde etmek

    тот, кто бу́дет пе́рвым, полу́чит приз — birinci olana armağan var

    дере́вня получи́ла свет / электри́чество — köy elektriğe kavuştu

    э́та па́ртия това́ра (уже́) полу́чена — bu parti mal teslim alınmıştır

    2) edinmek, görmek, bulmak

    получа́ть зна́ния из книг — kitaplardan bilgi edinmek

    получи́ть профе́ссию — bir meslek edinmek

    получи́ть необходи́мую подде́ржку — gereken desteği görmek

    возмо́жность получи́ть вы́сшее образова́ние — yüksek öğrenim yapma olanağı

    получи́ть пощёчину — bir şamar yemek

    получи́ть удово́льствие — zevk almak

    получи́ть три го́да (тюрьмы́) — üç yıl (hapis) yemek

    4) разг. tutulmak, olmak

    получи́ть на́сморк — nezle olmak

    получа́ть распростране́ние — yaygınlık kazanmak

    получи́ть пра́во на штрафно́й удар — спорт. ceza vuruşu kazanmak

    получи́ть примене́ние — kullanılır olmak

    эконо́мика получила большо́е разви́тие — ekonomide büyük gelişmeler oldu / kaydedildi

    Русско-турецкий словарь > получать

  • 13 сберегать

    несов.; сов. - сбере́чь
    1) врз korumak; saklamak; ayakta tutmak

    сберега́ть здоро́вье — sağlığını korumak

    сберега́ть проду́кты от по́рчи — besin maddelerini bozulmaktan korumak

    сбереги́ э́ту кни́гу — bu kitabı sakla

    2) tasarruf etmek; artırmak

    э́то позволя́ет сберега́ть вре́мя — bu, vakitten tasarruf olanağı sağlar

    на э́том мно́гого не сбережёшь — bundan fazla bir şey artmaz

    Русско-турецкий словарь > сберегать

  • 14 спокойно

    1) rahatça, rahat rahat; sükunetle; sakin sakin, uslu uslu ( тихо); telaşsız ( без волнения)

    возмо́жность споко́йно рабо́тать — rahat çalışma olanağı

    ему́ споко́йно мо́жно дать се́мьдесят (лет) — bol bol yetmişinde var

    споко́йно спать — rahat (bir uyku) uyumak

    споко́йно обду́мать что-л.bir şeyi serin kanla düşünmek

    споко́йно отнести́сь к чему-л.bir şeyi sükunetle karşılamak

    он споко́йно пое́л — rahatça yemeğini yedi

    челове́ку пое́сть споко́йно не даю́т! — insana ağız tadıyla yemek yedirmiyorlar!

    два ме́тра (в высоту́) он взял соверше́нно споко́йно — iki metreyi rahat rahat aştı

    2) безл., → сказ. sakin

    круго́м всё споко́йно — ortalık sakin

    когда́ они́ ушли́, ста́ло споко́йно — onlar çekilip gidince ortalık sakinleşti

    3) безл., в соч., → сказ.

    у меня́ на душе́ споко́йно — içim / canım rahat

    споко́йно ли у тебя́ на со́вести? — vicdanın sızlamıyor mu?

    Русско-турецкий словарь > спокойно

  • 15 hold facility

    tutma olanağı

    English-Turkish dictionary > hold facility

  • 16 blind alley occupation

    yükselme olanağı olmayan iş

    English-Turkish dictionary > blind alley occupation

  • 17 have no application

    v. uygulama olanağı olmamak, uygulanamamak

    English-Turkish dictionary > have no application

  • 18 is a cash discount possible

    nakit indirimi olanağı var mı

    English-Turkish dictionary > is a cash discount possible

  • 19 is an installment purchase possible

    taksit olanağı var mı

    English-Turkish dictionary > is an installment purchase possible

  • 20 possibility of

    adv. olasılığı, ihtimali, imkânı, olanağı

    English-Turkish dictionary > possibility of

См. также в других словарях:

  • abartılabilmek — nsz Abartılma olasılığı veya olanağı bulunmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • akreditif — is., ekon., Fr. accréditif 1) Güven yazısı, güven hesabı Akreditifi açtırmadan ithal edilecek malı karşılık olarak gösterme olanağı yok. Ç. Altan 2) Kredi mektubu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aksedebilmek — nsz Aksetme imkânı veya olanağı bulunmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • başkalaşabilmek — nsz Başkalaşma imkânı veya olanağı bulunmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çekiştirebilmek — i Çekiştirme imkânı veya olanağı bulunmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • giriş kartı — is. Bir kuruluşa, bir toplantıya veya bir spor karşılaşmasına serbestçe girebilme olanağı sağlayan belge …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kesinleşmek — nsz 1) Kesin bir durum almak, katileşmek Burada kalmamız kesinleşti. 2) huk. Değişme olanağı olmadan yürürlüğe girmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • olanak — is., ğı Yararlanılan uygun şart veya durum, imkân Zamanını istediği gibi tasarruf etme olanağı elindedir. H. Taner Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller olanak sağlamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • olanaksız — sf. Olanağı olmayan, olma ihtimali bulunmayan, gayrimümkün, imkânsız …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • verimlilik — is., ği 1) Verimli olma durumu 2) Yatırılmış sermayenin, bir kuruluşun veya bir yatırımın gelir sağlayabilme olanağı, rantabilite …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yargılanma — is. Yargılanmak işi Tümü birden sevk edilmedikçe suçüstü mahkemesinde yargılanma olanağı yoktu. Ç. Altan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»